top of page
  • Yazarın fotoğrafıŞarkılara Mektuplar

Çam kozalaklarından çocukluk çıkar

İyisi mi diyorum kendime, sen bugünden sonra otur o kozalakta saklı çocukluk yasını tutmanın yolunu bul. Otur eski evinize ve söğüt ağacınıza bir mektup yaz.


Canım Gülden,


Senin de benim gibi gizli yerlerin var mı? Kimseyle paylaşmaya gerek duymayacak kadar sıradan anların. Gizli yer, gözden ırak bir yer değil. Bir deniz kenarı, bir tepe, bir sokak, bir kafenin en çiçekli masası, en kalabalık meydanda bir ağacın altı... Seni çeken, çağıran ve kendini açtığın ve dünyaya sessizlendiğin bir yer. Benim eskiden beri böyle yerlerim vardı. Öyle yerler ki, herkese eliyle koymuşlar gibi bulabilecekleri biçimde anlatabilirim oraları. Bu aralar gizli yerim eve en yakın parkın tepesindeki ağaçlı bölge. Geçen gittiğimde akasya ağaçları ve iki siyah köpek karşılamıştı beni. Köpek hep yanımda oturmuş, birbirimizin varlığıyla dokunmadan okşanmıştık. Bugün bir kedi ve salkım söğüt ve yere düşen çam kozalakları ve sanki bu sabah bitmiş mantarlar. Bunu kardeşlerime yazmış olsaydım, “aaa çocukluğumuz kokuyor” derdi Gurbet. Bir çam ormanında yaşamıştık biz. Babamın çok değil yedi gecede kondurduğu bir evde. Önünde salkım söğüt. Altında kedimizin üç yavrusunu pinpop topu gibi havaya atıp düşürmeden yakalayan kız kardeşlerim ve illa ki Savaş ve Barış okuyan bir kız. Bu mevsimde ormanda kozalaklar, ölü at kemikleri (atlı spor kulübüne komşuyduk) ve Kezban teyzenin topladığı mantarlar olurdu. Korkardık mantarı yemeğe. Bir tek Kezban teyzeye güvenirdik. Mantar toplardık onunla. Sobada yakarız diye kozalak toplardık annemle. Biz o kozalakları niyeyse hep antep fıstığı verecek sanırdık. Yeşil tatlı şeyler. Hiç vermezdi. Çocukluk çam fıstığından antep fıstığı beklemekle geçti. Külkedisiyle cinderella arası farktan daha derin bir yarıktı bana sorarsan ve biz kendi kendimizin ilham perileri olarak o çam kozalaklarını yılbaşı süsü yapmanın hayalini kurardık. Bugün yürürken iki çam kozalağı çıktı karşıma. Biri sertliği ve hala yeşilini kaybetmemişliğiyle yine kandırabildi beni. Antep fıstığı çıkacak sandım. Diğeri ise açılmıştı dedelerimizin ayrık dişleri gibi ve kararmış. Nenem olsa hicran sarmış derdi (kozalağı değil, dedemin dişlerini) ve tam sobalıktı nenem için (dedem değil, kozalak). Bizim için yılbaşını süsleyecekti. Çocukken ne doyunca antep fıstığı yedik ne de yılbaşı ağaçları süsledik. Ama güzeldi Gülden. Çuval çuval kozalaklar sırtımızda ormanla büyüdük. Çocukluk galiba iki kozalakta saklı bir mutluluk vaadi. İki çocukluk hayali. Biri hep boş umuttur, ama yine de kanarız. Diğeri bilmem ki o da hayal. Onun da ne boş bir hayal olduğunu sonra anlıyoruz. Yine de güzel. Hayal kurulan değil de edilen bir şey olarak kalsa hayatımızda.


Galiba bugün bunları hatırlamamın bir nedeni var. Yürürken karşıma çıkan kozalakların en çok da. İnsan illa ki bir neden arıyor. O evi yıktılar. 97 Kasımında çuval çuval kozalak toplayacak bir sonbaharı olmadı çocukluğumuzun. Dokunulmazlığın kalktığı gün evimizi yıktılar. Kaç kasımdı diye hatırlamaya çalıştım. İnternette dokunulmazlığn kalktığı güne baktım bulamadım. Sonra günlüğüme baktım. Tarih atmanın bir güzelliği. Çocukluk google’dan daha çok şey biliyor bazen. “20 Kasım 1997 bugün dokunulmazlık kalktı ve evimiz yıkıldı. Evimiz bir enkaz yığını. Babam ağladı, ben sadece dondum kaldım, bir tek gözyaşı döktüm. Bundan sonra okula nasıl gideceğim. O enkaz yığının önünden ve o boşluktan nasıl geçeceğim?” Böyle yazmışım ve sonraki her gün enkazdan bahsetmişim. Yası tuttulamamış ne çok şeyimiz var. Söğüt ağaçlarının eğildiği toprak benim için hep o evin enkazının hatırasıymış. Ne tuhaf. Bazen kardeşlerimle konuşuruz. Söğüt ağacını özlüyor musun diye? O ağacı da yıktılar. Bir müddet bir apartman dairesinde kedisiz, ağaçsız yaşadık. Sonra benim doğduğum ve ilk çocukluğumun geçtiği bu eve geldik.


Bunları anlatacağımı bilmiyordum. Hüzünlendim. İyisi mi diyorum kendime, sen bugünden sonra otur o kozalakta saklı çocukluk yasını tutmanın yolunu bul. Otur eski evinize ve söğüt ağacınıza bir mektup yaz. Hâlâ doyunca antep fıstığı yiyemediğini ve her salkım söğüdün altında okuduğun kitapları anlat.


Çok öpüyorum seni.

Sevgiler,


Eylem

77 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page