Banu merhaba,
Son üç gündür o kadar çok yasemin sarmaşığı diktim ki. Kardeşimin bahçesine, bizim bahçeye ve komşumuz için bir de. Seninle Sabancı Müzesi bahçesinde yaseminler altında oturduğumuz o anı da hesaba katarsam bir müddettir hayatı yaseminin zihninden görmeye başladım neredeyse. O saç örüğü gibi dolaşık dallarını incitmeden açmak nasıl bir uğraştır. Her açışında o örükleri daha bir salıyor kokusunu ve sanki sana bir bir sırlarını döküyor gibiydi. Belki de abartıyorum. Dün son diktiğim yasemin sarmaşığından sonra gündüz vakti uyuyakalmışım. Rüyamda bir yasemin sarmaşığıydım. Bedenime aşık ve onu saran bir sarmaşık mı vardı üzerimde yoksa ben git gide sarmaşığa mı dönüşüyordum, emin değilim. İkisinin arasında bir şey. Bir dönüşüm olduğu kesin. Ellerimi göremedim. Kollarım yasemin dalıydı ve ellerimin her biri henüz filiz vermiş ince yasemin sürgünleriydi. Parmak uçlarım beyaz yıldızlı çiçekleri. Çok başka bir deneyimdi. Kökü de sanki göğsümde bir yerlerdeydi. Hiç unutamayacağım. Kaderde Kafka'nın Gregor Samsa'sı gibi uyanmak yokmuş, ne güzel! Elim her gün doğanın, çiçeğin yüzüne değiyor diye mi acaba tüm bunlar?
Bu arada bana sözünü ettiğin kitabı aldım. YerKuşAğı. Okuyacağım.
Bazen bu projeyi bir de resimleyen biri olsa mı diye geçiyor aklımdan. Sonra dur diyorum Eylem, adım adım:)
Sana İzmir'de keyifli ve verimli günler diliyorum. Yeşili, mavisi ve göğü bol günler! Ezgilerinin penceremdeki sardunyalar gibi köpürüp taşması dileklerimle!
Sevgiler,
Eylem
Comments