Köşe bucak serinlik aradım o gün,
Bir gölge buldum, aynalı çekmecenin önünde.
Kafamı kaldırdım ekrandan, sağıma baktım.
İşte o anda gördüm onu.
Bir kartvizitti,
Türkçeyi sonradan öğrenenlerin güldüğü kelime.
Gülecek değildim ben,
Utandım, o günü hatırladım.
Sonra daha önceki başka bir günü.
İlk tanıştığımız.
Kapısından geçerken, içeri bakıp
Zili çalmışlığımı
İçeriden çıkan dünya tatlısı adamı,
Bizi içeriye alıp anlatışını
Sufiliğinin hikayesini, tiyatrodan geçerek
Binayı mekan yapan hikayesiyle.
Evet, o şairden de bahsettik,
Süt likörü ve ney derslerinden
Odun ateşinde pişen tekke yemeklerinden
İstediğimiz zaman gelebilirdik.
Pek sevinçli, gönenmiş ayrıldık oradan
Haftaya gelirim eşi dostu toplayıp dedim.
O hafta hiç gelmedi, gelemedi
Hayatın telaşında bu incelik yitti gitti.
Gel zaman git zamandı,
İyi ki sosyal medya vardı,
Yazdım o tatlı adama,
Biz size gelsek de yemek yesek.
Acılaşmış bir tonda geldi cevap,
İhmalkar dostlarımız var
Tutunamadık size
Göçüp gittik oralardan
Oysa ne yakışıyordu
Haliçin kıyısındaki o küçük köşke
Eski zamanların yemeğini
Odun ateşinde pişiren bilge.
Safiye Derviş
Comments