top of page
Yazarın fotoğrafıŞarkılara Mektuplar

Pişmanlıklar



Köşe bucak serinlik aradım o gün, 

Bir gölge buldum, aynalı çekmecenin önünde.

Kafamı kaldırdım ekrandan, sağıma baktım. 

İşte o anda gördüm onu. 

Bir kartvizitti, 

Türkçeyi sonradan öğrenenlerin güldüğü kelime.

Gülecek değildim ben,

Utandım, o günü hatırladım. 

Sonra daha önceki başka bir günü. 

İlk tanıştığımız.

Kapısından geçerken, içeri bakıp 

Zili çalmışlığımı

İçeriden çıkan dünya tatlısı adamı,

Bizi içeriye alıp anlatışını

Sufiliğinin hikayesini, tiyatrodan geçerek

Binayı mekan yapan hikayesiyle.

Evet, o şairden de bahsettik,

Süt likörü ve ney derslerinden

Odun ateşinde pişen tekke yemeklerinden

İstediğimiz zaman gelebilirdik.

Pek sevinçli, gönenmiş ayrıldık oradan

Haftaya gelirim eşi dostu toplayıp dedim. 

O hafta hiç gelmedi, gelemedi

Hayatın telaşında bu incelik yitti gitti.

Gel zaman git zamandı,

İyi ki sosyal medya vardı, 

Yazdım o tatlı adama,

Biz size gelsek de yemek yesek.

Acılaşmış bir tonda geldi cevap,

İhmalkar dostlarımız var 

Tutunamadık size

Göçüp gittik oralardan

Oysa ne yakışıyordu 

Haliçin kıyısındaki o küçük köşke

Eski zamanların yemeğini 

Odun ateşinde pişiren bilge. 

Safiye Derviş


40 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page