Sevgili Banu,
O bahar
yaseminler arasında hayaller kurarken
kimse bilmiyordu henüz hikâyemizi
kimse duymamıştı şarkılarımızı henüz
ama biz vardık orada
aynı anda başka kelimelerle
içimizi dolanan bir ezgi vardı.
Sen tutulduğun ay ışığından söz ettin bana,
cırcır böcekleri ve yıldız tozları arasında
açılan ilmiklerden,
bir annenin emziremediği bebekten sonra,
çalınan hayatlardan,
arafta zamandan,
insandan söz ettin
yer ile gök arasında
bir sığmazlıktır dediğin.
Zarfsız ve pulsuz mektuplardı aradığın
o sığmazlıkta
içi dışa erdiren hisler
o sığmazlıkta
şefkatine inandığımız eller
ve şarkının göğünde sahibine kanat gerecek sözler.
Bense küçüktüm daha
pencere önlerinden taşan sardunyaların neşesiyle
hayatı eve sığmayan
ve mektupçu olmak isteyen bir kız çocuğu gibi
dilimde bir deste karanfille
aynı köşesine uçup duruyordum yazdığım göğün.
Sarmaşıklar ve hanımelleri arasında
çıktığım her yükseklikte şiirler yazıyor
bulduğum her gül ağacının dibine mektuplar bırakıyordum.
İçimde bir ses,
bir of çekip yıkamadığım
dağların kımıltısı belki
belki de gelişigüzel bir söylenme dünyaya.
Bir ejderhanın kalbiyle düşündüğümü söylüyorlardı
oysa yaseminlere dönüşüyordum rüyamda
çünkü adını koymuştuk şarkılara mektupların
adını koymuştuk hayata sığmazlığın.
İlk şarkı duyulduğunda
ilk çiçeğini de açmıştı yüreğin narı.
Sabır ve hevesin tozlaşmasını gördük birlikte
tutkunun ve çoğalmanın rengini
daha gidecek yolları, diyecek sözleri
ve müziğin kelimelerini kanatlandıran isteği.
Bu sabah
bir bardak suda leylaklar
zamanla azalmayan bir istek
uyandırıyor beni
“gör bak” diyor
şehrin duvarlarını yaseminler yürümüş yine
“duy bak”
sokaklarda yaseminlerin kokusu
ve herkes bilmese de hikâyemizi henüz
şarkılarımız söyleniyor hâlâ
ve yeniden aşka çalıyor
zamanın yüzü.
Eylem
Commentaires