Gönlümden tutsaydın
Yeşerseydik insan insan
Hüznümden tutsaydın
Çözülseydim bulut bulut
Ve umutlarımdan....
Yol alsaydık düşte gibi
Bir tül örtülürdü şevkatten,
Ağıt değil, umut deren.
Kız çocuklarımız; hayatın elinden tuttuğu, idealleri yaşam yollarına armağan edilmiş kızlarımız. Gülüşlerine sahip çıkılan kız evlatlarımız. Diğer yanda, doğum haberlerini alan babalarının, suskunluğu yutkunduğu kızlarımız. Çocuk gözlerinin feri hiç ışımayan, solumaktan başka hiç bir hak tanınmayan, gülüşleri göbek bağları ile birlikte kesilip atılan, var olduklarından habersiz, seslerine yabancı kızlarımız.
Hayatın elinden tuttuğu kadınlarımız. Birey olmanın öncelikli farkındalığı ile kadın kimliğini mutlulukla sahiplenen insanlarımız. Gerektiğinde, “nefes almalıyım, devam edebilmek için” diye haykırabilen kadınlarımız.
Oysa dinlediğim bir çok kadın öyküsünde ne tutunacak bir el, ne de bir ideal var. Uzun yıllar sahiplendikleri en büyük şey, neredeyse bir insan ömrüyle eş sabırları ve kendilerine uygun görülen o sözde yaşamı kabullenişleri… Her defasında, aklımdan geçen "nasıl bir sabır bu" sorusu, “neden sabredilir” sorusuna dönüşür. Şiddetin türü ne olursa olsun, insan doğasına aykırı bu duruma nasıl ve neden katlanılır? Çaresizlik, geleceğe inancın bittiği yerde mi durur ya da çözümsüzlüğün varlığına olan inancın yanında mı?
Değer görmeden, kıymeti bilinmeden, sevilip sarılmadan büyüyebilir mi insan? Bir fidan sulanmadan ne kadar serpilebilir? Susuz bir toprakta, kendiliğinden büyüyen fidanlara neden "delice" denir? Kendi öz suyuyla tatlanamaz mı, yaratılan?
Sevgisiz büyütülmüş de olsa o kadınlar, koşulsuz sevgisini vermeyi biliyorsa doğurduğuna, mayasında kendini yaratma gücü var demektir. Kendini yeniden inşa etme, kendi potansiyeline doğabilme gücü. Elinden tutulmasa da, bir eliyle diğer elini tutup yoluna devam edebilme gücü.
İnsan doğmak bir yana, insan olmak ve insan kalmak, gayrette olmakla mümkün. Bize bahşedilen o biricik hayatımıza sahip çıkmakla. Bu mücadelede her birimiz ipi tek başına göğüsleyeceğiz. Tıpkı ağaçların kökleriyle tek başına tutundukları gibi toprağa.Yolda iken susuzluğumuzu gideren, mecalsizliğimize kuvvet veren çıkarsa ne ala.Yeşermekse insan insana, işte o el ele olmakla, gönülden tutmakla...
Aydınlığa birlikte yürünsün. Yarınlar, elinden tutulmayan kadınlara ağıt değil umut olsun.
Kasım/2020
Meltem Altınkaya
Commentaires