Yol uzun ve menzil belirsiz. Çıkmaz sokaklar bekliyor adımları. Her çıkmaz, bir hüsranı barındırdığı gibi, bir olmazı da siliyor. Karanlığın duvarına çarpan alınlar, yönlerini ışığa dönüyor. Birbirlerini buluyorlar yine ışıklı yolda ve yürüyüş devam ediyor.
Umut kavramına dair düşünceler geçiyor zihnimden. Her şeyin zıttını da barındırması gibi, umut kavramının umutsuzluğa da yakınlığını, eyleme dökülmeyen hayallerin içinden bir anda umutsuzluğun çıkabileceğini fark ediyorum. Yaşamdaki ivmelenmelerin, tek bir varlık sebebinin olmadığını düşünüyorum sonra; insanı bir davranışa sevk eden şeyin özünde neyin yattığını soruyorum kendime. Bir davranışı sergileyebilmek için onu yapmaya ihtiyaç duymak, gerçekleştirme isteği, yapabilme gücü, sürdürülebilir bir gayret hali.... ne çok şey gerekiyor. Hepsinden önce de tüm bunlara dair bir görme biçimi, “öncelikle ben varım” diyor adeta.
Bahsettiğim tefekkür içinde iç içe geçmiş hikayeler düşüyor zihnime. Birinde düş gören insanlar var, zihinlerinin illüzyonlarına bakmaktan alıkoyamıyorlar kendilerini. Rahatsız oldukları bir sahne de olsa, rüyanın içindeler ve gördüklerini yok sayamıyorlar, değiştirmeye dair hiç bir iradeye de sahip değiller. Sadece seyretmeye izinliler ve uyanıncaya kadar o sahnenin içinde kalmaya mahkumlar. Rüyadan çok kabus görüyor gibiler.
Yaşamın gerçekliğine dair bir başka hikayede ise yolunda gitmeyen şeyleri, eksiklikleri görmezden gelmek daha kolay insanlar için. Zira rüyadakilerin aksine yaşamın akışı içinde birden fazla sahne var gözlerinin önünde ve onlar yüzlerini başka bir yöne dönmeyi seçebiliyorlar, özgürlüklerinin kendilerini nasıl bir esarete zincirlediğinin bilincinde olmadan. Sonra içlerinden bir kaçı, onları rahatsız eden şeyin daha iyiye evrilmesini hayal etmeye başlıyor ve bunun için yüzlerini çevirdikleri yöndeki kandırmacadan çıkmaları gerektiğini fısıldıyor yanındakine. Sonra bu seçenek kulaktan kulağa yayılıyor. Birbirlerinden aldıkları güçle, eksik olana bakabilme cesaretini topluyorlar. Olanı, olduğu gibi görebilen bakışlarında, ona sevgi ve şefkatle bakabilme yetisinin saklı olduğunu fark ediyorlar. İçlerindeki yaratım potansiyelini ve dileklerinin kaynağını da selamlıyorlar o bakışla. O zaman, baktıkları şey onlara sadece huzursuzluk vermiyor, olanca kıymeti ile orada durduğunu ve sanki kendilerinden yardım istediğini hissediyorlar. İşte o an, dönüştürmeye dair isteklerini gün yüzüne çıkartan ve bu yolda umutla yürümelerini sağlayan bir tılsım sarıyor etraflarını. Özlemlerini gerçek kılmanın, dileklerine kavuşmanın temelinde, yürek dolusu sevgi ve niyetin var olduğunu seziyorlar. Bir hayalle başlayıp süregiden gayretle var edilecek olan gerçekliğin mayası kabarmaya duruyor.
Yol uzun ve menzil belirsiz. Çıkmaz sokaklar bekliyor adımları. Her çıkmaz, bir hüsranı barındırdığı gibi, bir olmazı da siliyor. Karanlığın duvarına çarpan alınlar, yönlerini ışığa dönüyor. Birbirlerini buluyorlar yine ışıklı yolda ve yürüyüş devam ediyor.
Sevgi dolu bir niyetle çıktıkları yolda, gerçekleştirmek istedikleri dilekleri bir bir çiçek açıyor. Her bir çiçeğin yaprakları arasında minicik bebekler var, gülümseyen. Düşle gerçeklik boyutları arasında döllenen ve yürekte büyüyen bebekler onlar. Yaşamda kalması tesadüflere bağlı olmayan, ilmek ilmek çaba ile ele gelen bebekler. Her biri aynı ismi taşıyor; Umut. Sonra yer yarılıyor ve kupkuru bir dere yatağı çıkıyor ortaya. İnsanların cesaretle baktığı eksikliklerin boşluğunu barındırıyor sanki. Ardından bir pınar çağıldamaya başlıyor boylu boyunca; birbirlerine yaslanmış o yürekli insanların kabulle gelen duruşlarını, yaratma ve dönüştürme cesaretlerini, inançla güçlenen kararlılıklarını köpürtüyor duruluğuyla. Her birinde bir Umut bebekle, binbir çiçek akıyor suyun üzerinde, geleceğe doğru.
Katmer katmer çiçekleniyor umutlarım,
Sevgiyle, inançla tomurcuklanıyor gelecek.
Her hüzün, bir “olmaz”ı siliyor,
Her keder, yürekte gayrete dönüyor.
Nefeslendiğim bedende, yaratıcılığın
tohumları eşlik ediyor yaşama.
Katmer katmer çiçeğe duruyor gelecek,
Toprakta tohum, yürekte şefkat; Bir oluyor.
12/10/2022
Meltem Altınkaya
Commenti